Özgeçmiş

1957 yılında Bayburt’ta doğan Berhan Şimşek, ilk öğrenimini Bayburt’ta, orta öğrenimini İstanbul Abdülhakhamit Gece Ortaokulu’nda, lise öğrenimini Vefa Aksam Lisesi’nde tamamlamıştır. Halen Açıköğretim Fakültesi İşletme bölümünde okumaktadır.

25 yıldır sinema oyunculuğu yapan Berhan Şimşek, Hoşçakal Yarın, Uzlaşma, İpekçe, Işıklar Sönmesin gibi filmlerde oynamıştır.

Televizyon ve dizi yönetmenliği de yapan Berhan Şimşek, Magazin Gazetecileri Derneği ”En İyi oyuncu”, Ankara Film Festivali ”En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerinin de sahibidir.

78’liler Vakfı ve Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği Kurucusu, 68’liler Vakfı Üyesi olan Berhan Şimşek, 1997 yılında Günaydın Gazetesi’nde köse yazarlığı, 1999 yılında Cumhuriyet Halk Partisi 10. Olağanüstü Kurultayında Parti Meclisi Üyeliği’ne seçilmiş olan Berhan Şimşek, beş dönem Parti Meclisi Üyeliği yapmıştır.

2002 Genel Seçimlerinde de İstanbul Milletvekilliği yapmıştır. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi, Türkiye- Macaristan Parlamentolar arası Dostluk Grubu Baskanı olan Berhan Şimşek bekar ve 1 çocuk babasıdır.

Gençlere Sesleniş

İnsanların genç olmadan önce doğumları var.

Genç arkadaşlarım, insanlar doğar ve büyür. Fakat doğduktan sonra her şeyi büyüyor. Önemli olan o büyüme içinde gelişmek.

Değerlerimiz vardır, mana değerlerimiz vardır, inanç değerlerimiz vardır. Bunlarla da gelişmeliyiz. Bunun ötesinde çağdaş aydınlanmacı değerlerimiz vardır bunlarda bizim devrimlerimizdir.

Değerlerin devrimlerle insan hak ve özgürlükleriyle , temel haklara saygılı bir şekilde, demokrasiyle, cumhuriyet temelli bir demokrasiyle buluşturmak gerekir. İçinde yaşadığımız koşulların hiçbiri tepeden birileri tarafından sunulmamıştır.

Bu ülkenin iki önemli ayağı vardır. Bir kurucu yapılanması ki bu kurucu yapılanmanın kurucu şehitleri vardır. Bir de şu an ülkenin sınırlarını, bu ülkenin mutluluğunu, güvenliğini koruyan kollayıcı şehitlerimiz vardır. Ama bizim sadece kurucu ve kollayıcılarla olan bir Türkiye’nin yaşayabilmesi adına bilimi, aydınlamayı, eğitimi, sevgiyi, kucaklaşmayı, barışı hiçbir zaman köşede tutmamak gerekir. Bütün bunların hayata katılabilmesi için insanlara bakarken özellikle hiçbir zaman rengiyle, diliyle, diniyle, etnik yapısıyla değil insan olma değerlerini taşıdığı için insanlara bakmak gerekiyor. Herkesin dilinede, dinide de saygı duyup onları bizim hayatı değerlendirip veya karşımızdaki insanla buluşma noktalarımızda sen bucusun, sen şucusun değil. Benim anlayışım bu noktada şudur; İnsanların nereli olduğuyla değil, nasıl düşündüğü önemli.

Kimseden bir şey beklemeyin.

Birileri bana kalaylı ağa tepsi içinde bir şeyler sunar.

Emek vermek gerekiyor. Unutmayın ki emek kaybolmaz. Emek bilgilendirir, emek öğretir, emek geliştirir.

Sözün başında ifade ettiğim gibi büyümek mesele değil. Obez büyürsün, hantal büyürsün, içi boş büyürsün, ama hem büyürken de gelişmeyi sağladığınız zaman gerçekten yarınlara, bu yarınlar nedir?

Yarın sensin, çocuklarındır, yarın bu ülkenin geleceğidir, yarın dünyanın geleceğidir. Bana ne faydası var? Sana faydası olabilecek bir noktayla yaptıklarını değerlendirmeyeceksin.

Eğer topluma faydası varsa unutmaki toplum sen, ben ve diğerlerinden oluşur.

Eğer toplumda artı bir payda, artı bir değer oluşturabilecek emeği, bilgiyi, birikimi paylaşıp sunabiliyorsan, kaliteli üretip kaliteli tüketebiliyorsan toplumun faydası seninde faydan olacaktır. Ben merkezci değil biz diye bakmak lazım. Çünkü bu dünya bizlere birilerinden miras bırakılmadı.

Bizden öncekiler mirasımızdan biraz yedi, götürdü. Biz bizden sonra geleceklere güzel bir Tükiye bırakmak mecburiyetindeyiz.

Adamcılık yapmayacak, kendini bilecek, ben yolumda yürüyorum ama o yoldaki yürüme sürecinin içerisinde onun adamıyım, bunun adamıyım değil. Sevginin barışın, annenin , babanın, ülkenin adamı ol, dünyanın adamı ol. Veya dünyanın hanımefendisi ol, beyfendisi ol.

Söyleyeceğim çok ifadeler vardır ama bir kez daha zaman bulurlarsa ben üçüncü kez okuyorum bütün bunların ötesinde bu toprakları ve bu ülkeyi tanımak adınada 20. yüzyılın olduğu gibi bana göre 21. yüzyılında bir dehası olan bir devlet adamı, bir asker, çok önemli Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemini nutkunu bir kez daha okusunlar ve o zaman daha iyi kavrayacaklardır diye düşünüyorum.

Dinleyicilerimin hepsine sevgilerimi, selamlarımı, saygılarımı iletiyorum.

Hep mutlu olsunlar.

Bülent Şenver'in Odası

Etik Çağrısı

Bugünkü kavram içerisinde ahlağın karşılığı etik değerler diyoruz.

Ama bizim topraklarımızda ”ar” diye bir sözcükten bahsederiz, kavramdan bahsederiz, vicdandan bahsederiz. MR’a girdiğimizde bu ar da çıkmaz, vicdan da çıkmaz.

Ama bunlar nedir? Bizim yazılı olmayan isimleştirdiğimiz, değerleştirdiğimiz şeylerdir. Yani yürek var mıdır? Yürek yok, kalp vardır. Vicdan var mıdır? Vicdan yok, gözükmez. Ar var mıdır? Oda gözükmez. Hatta şunu söyleriz; “Ar damarı çatlamış” Yani ahlak tuz ile buz olmuş. Etik değerler ortadan kalkmış.

Onun için önce insan olmanın birinci şıkkı ar damarına sahip olmaktan. Ahlaka veya etik değerlere. Bu etik değerler toplumsal kurallarla da gelir, mana ve inanç kurallarıyla da gelir, evrensel kurallar içerisinde de gelir.

Ama hepsinin özünde insan olmak vardır. Eğer insan olabilmişsen o ar’ı ahlaki değerleri ve etik değerleri zaten sen taşıyor olacaksın. ”Ar’ın arsızı olmamak gerek” diye bir söz vardır. Arsızlıkta oradan gelir. Onun için günümüzde etik değerler ve ar damarı çatlama durumlarını çok fazlasıyla görüyoruz.

Bir örnek vereyim mesela çok ilginç ve çarpıcı olabilir. Ben sinemacıyım, sinemada benim çocukluğumda filmler vardı. Türk filmlerinde işadamları iflas eder ve intihar ederdiler. Şimdi dizileri izliyorum iflas etmeyi tezgahlıyorlar iflas etmek için. Bu çok büyük bir arsızlığı getirmiştir. Bu sadece insanın midesiyle dünyaya baktığını anlatır.

Aslında biz gözlerimizle bakıp, beynimizle algılayıp ve değerlendiririz. Burada en önemli hadise bence kaşlarımızın altındaki gözlerimizi midemize indirmememiz gerekir. Yani çıkarlarımıza indirgememiz gerekir. Ar dediğimiz budur.

Somut örnek, kimse gitsin intihar etsin demiyoruz, böyle bir şey değil. Ama bir toplumun değişim ve dönüşümünde, bu değişimler her zaman olumlu olmuyor. Değişim ve dönüşümler olumsuz anlamda da olduğu zaman bu biraz fazlasıyla toplumda erezyonlara neden oluyor, sebep oluyor.

Bir toplumun veya birey ar duygusunu kaybetmişse, etik ve ahlaki değerlerini kaybetmişse o toplumun geleceğinden umut var olabilmek mümkün değildir. Çünkü toplumları taşıyan en önemli değerler ar’ları ve gelenekleridir, ahlaki değerleri , etik değerleridir. Bunun bir başka boyut örneğini vermek gerekirse Japonya’da bir bakan bir usulsüzlük, yolsuzluktan dolayı intihar ediyor.

Japonya’ya bakıyoruz Japonya bir din toplumu değil, bir gelenek toplumu. Çok önemlidir bu. O zaman gelenek insanların ar’ını, iffetini, ahlaki değerlerinin daha taşıyıcı bir güçlü kolon , sütun olarak duruyor. Burada kimseyi dinsizliğe ifade etmek anlamında söylemiyorum buda yanlış anlaşılmasın ama böyle bir gerçek var.

Şimdi genç arkadaşlarım kardeşlerim bunu dinlerken bu ülkede inanmış ve iman etmiş bir insan olarak söylüyorum bunu. Kelime-i şaadet getirmenin ne olduğunu kavramış bir insan olarak şunuda biliyorum ki bu ülkede Allah’ı ve sürecini, resul’ünü dilinden düşürmeyenler 55 yıldır bu ülkeyi soymaya devam etmekteler. Ve bunlar en büyük arsızlıkları yaparlar. Onun için kendi ar’ımıza , ahlakımıza ve etik değerlerimize yerel olarak sahip çıkacağız.

Evrensel olarakta insanların bu değerlerini taşımalarını samimiyetle ve saygıyla karşılayacağız. Kimin kitabıydı hatırlayamıyorum “Alnımdaki bıçak yarası” diye bir roman vardı. Ama bizim alnımızda gözükmeyen ar duygumuzu Allah elimizden almasın. Ve bizimde elimizden alınmasına fırsat vermeyelim. Çünkü ahlak olmazsa, utanma duygusu, ar duygusu olmazsa bu dünyanın halini düşünelim.

İnsanlar birbirlerini yerler. Birbirlerinin etini parçalarlar. Gerçi şu anda midelerini doldurabilmek için bütün değerleri parçaladıkları gibi . Bunlara gençlerin izin vermemeleri lazım. Bu önemli bir bayraktır. Yani ar duygusu çok önemli bir bayraktır, onu muhafaza etmek gerekiyor. Çıkarın için değil.

En önemli sonuçta şudur; annemin sözü ile bitireyim “Uçurumu gördüğünde kuş, suyu gördüklerinde balık olmak” gibi bir anlayışı red ederlerse ar duygularına sahip çıkarlar. Önemli olan baştan çıkmaya karşı koyabilecek etik değerleri taşımaktır.

Şeref Defteri

Berhan Şimşek Şeref Defteri