Babası iş adamı Saffet Ulusoy, annesi ise Süreyya hanımdır. Selma, Sevim. Berrin ve Sevilay adlarında 4 kız kardeşi vardır. Yılmaz Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Yılmaz Ulusoy amcasıdır.
Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Üyeliği ve Ulusoy Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığının yanı sıra spor kariyerinde 1976’da Yeşilköy Spor Kulübü, Mersin İdman Yurdu Kulübü Başkanı (1983-1987). Mersin Polis Gücü kurucusu ve Başkanı (iki dönem), Kuşadası Spor Kulübü Başkanı, Söke Spor Kulübü Başkanı, Karşıyaka Spor Kulübü Asbaşkanı, Denizlispor Asbaşkanı olarak çalışmıştır. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olan, başkanlıktan önce 6 yıl Yönetim Kurulu Üyeliği, Asbaşkanlık, İcra Kurulu Başkanlığı, millî takımlar Kurulu Başkanlığı, Yurt Dışı Teşkilatlandırma Kurulu Başkanlığı, Yurtiçi Teşkilatlandırma Kurulu Başkanlığı, Tesisler Kurulu Başkanlığı, Türkiye Futbol Vakfı Başkanlığı yapmıştır.
4 Kasım 1997 – 22 Temmuz 2004 tarihleri arasında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak görev yaptı. Yaklaşık 7.5 yıl Futbol Federasyonu’nda başkanlık yaptıktan sonra 2004 Temmuz ayında başkanlıktan ayrılmıştır. 18 ay aradan sonra Ayhan Bermek ile girdiği başkanlık yarışından galip çıkarak Levent Bıçakçı’dan boşalan koltuğu devralmıştır. İkinci döneminde 19 Ocak 2006 – 30 Haziran 2008 tarihleri arasında[3] tekrar Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak görev yaptı.
Gençler,
Öncelikle azimli olmanız lazım. Daha doğrusu şöyle başlarsak daha iyi olur. İnsanlar öncelikle sevmesini bilmeli. Sevmesini bilmedikten sonra insanların ulaşma şansları yok. Bu insanları sevmek olur, gönül verdiği işi sevmek olur, babasını sevmek olur, kardeşini sevmek olur ama en nihayetinde ülkedeki insan evladı öncelikle sevmesini bilecek. Saygı, insanların zaten birbirine duyması gereken bir olgu. Ama saygıdan evvel eğer karşındaki insanı sevebiliyorsan, ona karşı olan saygın daha fazla olur. Ona inancın daha fazla olur. Biz birbirimizi öncelikle sevmek mecburiyetindeyiz.
İkincisi, azimli olmak mecburiyetindeyiz. İnsan bir yere ulaşmak istiyorsa, öncelikle nereye ulaşmak istediğini bilmesi gerekli. O nereye ulaşmak istediğini bilirse , ilkelerini ve projelerini ortaya koymak mecburiyetinde. İlke ve projelerini ortaya koyduktan sonra o da yetmiyor. İlke ve projelerini uygulayacak olan insanlara bu projeleri ve ilkeleri benimsetmek mecburiyetinde. Onları inandırmak mecburiyetinde. İlkeyi ortaya koyarsınız, projeyide ortaya koyarsınız eğer ilkeyi ve projeyi ekip arkadaşlarınıza inandıramazsanız, ekip arakadaşlarınız ilke ve projelerinize sarılmaz ise , sizin tek başınıza başarılı olma şansınız zaten yok. Onun için bu yolda benim dediğim gibi ilk önce sevgi olacak, ilke ve projeler olacak, en önemlisi de aklınızı ve kalbinizi yani yüreğinizi iyi kullanmak mecburiyetindesiniz.
Bir laf vardır: “Akıl, hırsın önüne geçmemeli.” Çok doğru bir laf. Aslında atasözlerimizin hepsi doğru söylenmiş, zamanında söylenmiş sözler. Ben hırslı bir insandım. Bir hedef koymuştum kendime, futbolu çok sevdiğim için, futbolda en yukarıya çıkmaktı. Ama biranda çıkmak değildi. Zaman içerisinde, tecrübeli deneyimli insanların etrafında , tecrübeli, deneyimli insanların altında görev yaparak bir yerlere varmak istiyordum ben. Soyadım vardı, param vardı, herşey değil. İnsan tecrübe ve deneyim sahibi olmadan bir yerlerin başına geçmemeli. Öncelikle tecrübe , deneyim sahibi olmalı. Bu tecrübe , deneyimi nasıl alıyorsunuz? Tecrübe ve deneyimli insanların altında yönetimlerde görev yapmak mecburiyetindesiniz. Ben öyle yaptım. Ben 17 yaşımda kulüp başkanı oldum. Çok seviyordum futbolu. Soyunma odalarında büyüdüm. Trabzonspor’un ilk kurucu başkanı Ali Osman Ulusoy amcam, Samsunsporlu Yılmaz amcam yıllarca başkanlık yapmış. Ben çocuktum, soyunma odalarının içinde büyüyordum ve futbol aşkı öyle başladı bizde.
Trabzonspor’u çok seviyordum. O zaman Trabzon’da oturuyordum ve ondan başka takım hayalimizde ve gönlümüzde yoktu. Futbol kulübü başkanlığı ile başlayan hayatım yıllarca devam etti ve 32 sene futbola hizmet ettim. Bunun 16 yılı kulüp başkanlığı, 16 yılı da futbol federasyonu.
Kulüp başkanlığından sonra dedim ki “Ben bu işin en tepesine kadar çıkacaksam, federasyonda başkanlığa aday olmayacağım. Yönetim Kurulu Üyeliğine aday olacağım.” Ben Yönetim Kurulu Üyeliği’ne aday oldum, kazandım, 6 yıl federasyonda Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Çeşitli görevlerde bulundum, sadece bir görevde kalmadım. Milli Takımlar kurulunda görev yaptım, Ümit Milli Takım başkanlığı yaptım, yurtdışı teşkilat başkanlığı yaptım, yurtiçi teşkilat başkanlığı yaptım, milli takımlar kurulu başkanlığı yaptım, federasyon başkan vekilliği yaptım , ondan sonrada futbol federasyonu başkanlığına aday oldum ve kazandım. 10 yıl federasyon başkanı olarak kaldım.
Beni ilk federasyonda başkan olduğum yılın ertesi yılıydı, 1998 dünya kupasıydı, bir hedef koydum Biz dünya kupası hakkını kaybetmiştik ben aldığım zaman federasyonu, 1998 dünya kupasına ben federasyon başkanı olarak davetli olarak gitmiştim ve yanımda milli takımlar sorumlusuna Fransa Brezilya maçında bir hedef koydum. Selami kardeşim dedi ki “Başkanım, biz ne zaman dünya kupasında olacağız?” Bende orada maçı seyrederken dedim ki “Selami, ilk dünya kupasında ben ülkemin bayrağını orada dalgalandıracağım inşallah” dedim. Ve biz 1998’den sonra ilk Dünya Kupası 2002 ‘de ve 48 yıl aradan sonra gidilen bir dünya kupası .
Biz buradan giderken arkadaşlar soru bana “Haluk başkan, oradaki şansımız nedir? Gruptan çıkar mıyız?” dediler. “Ne gruptan çıkması en az çeyrek final oynayacağız” dedim. Ben hedeflerimi hep böyle koydum ve bunun için mücadele verdim. Bütün Türk insanı benim yanımdaydı ama benim başarılı olmamı istemeyende dünya kadar insan vardı. Biz çeyrek finalle kalmadık, dünya 2. olarak ülkemize döndük.
İnsanların yılmaması lazım, insanların mücadele vermesi lazım. Ailesi için mücadele verebilir, işi için mücadele verebilir, bayrağı için, insanları için, vatanı için verebilir. Bunların hepsini ben gönlümde hissettim, kalbimde hissettim.
“Ben Ulusoy Ailesinin bir ferdiyim be benim başarılı olmam lazım” dedim. Çünkü benim babam , başarıdan başarıya koşmuş. Benim babam Saffet Ulusoy, 70 yıl bu ülkede şerefi ile, haysiyeti ile Ulusoy Ailesi gibi bir efsaneyi yarattı. Ben başarılı olmak mecburiyetindeydim ailem için, ben başarılı olmak mecburiyetindeyim ülkemin insanları için. Çünkü ülkemin insanlarını çok seviyordum. Ben bayrağım için mücadele verdim, vatanım için mücadele verdim. Her yurtdışına gittiğimizde soruyordular “Ne yaparız? “Diye . “Analar, babalar, kardeşler dualarınızı bizden esirgemeyin” diyordum. Futbolcu kardeşlerim başarılı oldu, tabiki alın terleri var. Allah razı olsun hepsinden . Ben onlara şunu söylüyordum “Sevgili kardeşler, zannetmeyin ki yeşil sağanın üstünde yalnızsınız, zannetmeyin ki sadece tribünde 3- 5 bin tane insan var destekleyen, Türkiye’de 72 milyon , dünyada 250 milyon Türk’ün kalbini kalbinizde hissederek o yeşil sağanın üstünde olun. Çünkü onların duası sizlerle beraber.”
Biz iyi bir ekiptik, ekibi iyi kurduk .
Futbol’dan söylüyorum ama benim son 16 yılın futbolla geçti. İş hayatına daha yeni, 2 senedir dönmeye çalışıyorum. Bir başarıdan bahsediyorsak benim hayatımın en büyük başarısı bu olduğu için söylüyorum. İş hayatında belki olsaydım, futbolda olmasaydım , belki başarılı olabilirdim, bugün iş hayatımı anlatabilirdim. Gençlerimize iş hayatından örneklerde verebilirdim. Benim hayatımın başarısını yakaladığım yer futbol, futbol federasyonu. Beni oraya getiren insanların benim ismime bir emek sarfettiler. Dualarıyla, onların bana vermiş olduğu sevgi, pozitif elektriği, yolda yürüdüğüm zaman bana sarılmaları, öpmeleri, “Bu işi sen başarıyorsun Ulusoy” demeleri bunların hepsi benim üzerimde bir yatırım yaptılar. Bana para vermeleri yada sırtında taşımaları gerekmiyordu. İnsanların birbirileri ile iletişimleri çok önemli. Ben o iletişimi alıyordum insanlardan. Beni sevdiklerine inanıyordum. Bana dua ettiklerine inanıyordum.
Biz insan üstü mücadele verdik. Bu mücadeleyi verirken de hepsinden Allah razı olsun. Masöründen, malzemecisinden, futbolcusuna, teknik kadrosuna Allah hepsinden razı olsun. Ben hep diyorum ya ilkelerini ve projelerini ortaya koyacaksın, o da yetmiyor yanında çalıştırdığın , beraber ekip halinde olduğun yönetici arkadaşların dahil olmak üzere bunu aşılayamıyorsan, inandıramıyorsan başarı şansın olmuyor. Biz zincirin halkasını iyi oluşturduk. O zincirin herbir halkasında dediğim gibi masörü, malzemecisi, seyircisi, antrenörü , hepimiz vardık. Herkes vardı. Türk insanı vardı.
Hiç yılmadım ben. Önüme neler çıktı. Hem politikacılar, hem siyasetçiler, basın. Beni durdurmak için, o koltuktan indirmek için o kadar çok mücadele verdiler ki ama Allah yürü kulum dedi. Çünkü kalbimin temiz olduğunu biliyordu Allah. Yukarıda öyle büyük bir ekran var ki, aşağısını seyrediyor . Ama ben yürürken özür dilemem gereken insanlarda oldu. Ailem, hanımın, çocuklarım, anam, babam, kardeşlerim. Bunlardan özür dilemem lazım çünkü onlarla 1 dakika bile bir arada olamadım. Onlarla ilgilenemedim. Hanımımdan Allah razı olsun, 2 tane çocuğumu o büyüttü. Ben çocuklarımın büyüdüğünü göremedim. Ben o 6 yıl birgün işime gelmedim. Futbolla yattım, futbolla kalktım. Gecenin saat 12’lerine kadar federasyonun ışıklarını açık tuttum. Bugün bakıyorum federasyonun önünden geçiyorum akşam 5’de ışıklar sönmüş.
Ben yüreğimde hissettim bu işi, ben yüreğimde kabul ettim bu işi. Yüreğimi ortaya koydum, aklımı ortaya koydum. Onun için gençlerimiz yüreklerini ortaya koymak mecburiyetinde.
Çok çalışmaları lazım.
Çok fikir üretmeleri lazım.
Okumaları lazım.
Tecrübe ve deneyim kazanmaları için de güvenilir , emin, iyi insanlarla beraber onların altında çalışmak mecburiyetindeler. Bunları yaptıkları takdirde başaramayacakları hiçbir şey yok.
Türk insanı muhteşem insan. Dünyanın hiçbir yerinde bulunamaz Türk genci gibi. Yeter ki onların önüne imkanlar sunulsun. İmkanları verdikten sonra onun önünde hiç kimse duramaz. Ama maalesef bizim ülkemizde çok imkanlarda verilmiyor gençlerimize.
Çok daha iyi yerlerde olabilirdi ülkemiz. Çok daha iyi yerlerede gelebilir, halen kaybedilmiş bir şey yok. Ama bu ülkeyi yöneten insanların gençlere çok önem vermesi lazım. Gençlerin aklına önem vermesi lazım, yüreğine önem vermesi lazım. Onlara iyi yolu göstermesi lazım. Önder olarak baktıkları insanlar gençlerimizi çok iyi şekilde yönlendirmeleri lazım. Bu olursa bizim ülkemizin önünde kimse duramaz. Bende gençtim aldığım zaman federasyonu. Ben 38 yaşımda başkan oldum. Benden daha genç başkan olan yok. Ama ben çok çalıştım. Ben sabah futbolcular ile birlikte sabah 8’de kahvaltıya inen ilk insan bendim. Antremanda beraberim, maçta beraberim, öğle yemeğinde beraberim.
Şimdi diyorum ki; “100 milyar dolar para kazansaydım böyle bir başarıyı yakalama şansım yoktu. Tarihe geçme şansım yoktu.” Parayı kazanırsınız. Akıllı olun, asfaltta yürürken insan bu ülkede para kazanır. Ama benim kazandığım başarıyı Allah 72 milyon Türk insanında bana nasip etti. Benden evvel 37 tane başkan geldi geçti, hiç birisine Allah bu başarıyı vermedi.
Sadece dünya şampiyonasına gidip orada 3. olmak değil. Avrupa şampiyonasına katıldık çeyrek final oynadık. Galatasaray’ın süper kupa şampiyonluğu. Galatasaray’ın UEFA Kupa Şampiyonluğu. Fenerbahçe’nin çeyrek final, şampiyonlar liginde oynaması. UEFA şampiyonasını Şükrü Saraçoğlu stadına alan benim. Şampiyonlar ligi finalini olimpiyat stadına imza atıp alan benim. Bu güzelliklerin hepsi, bu başarıların hepsi benim dönemimde. Şükürler olsun.
Milyarlarca dolar kazansan ne olur ki, yiyeceğin iki kaşık yemek. Ama böyle bir başarı tarihe geçmek nasıl olur? Ben tarihe geçtim diye görüyorum.
Karalayanlar oluyor, bizi çekemeyen oluyor, iyi konuşmayan oluyor ama ben 2.5 yıldır ilk defa size konuşuyorum. 2.5 yıldır ben ne gazetelerde, ne televizyonlarda hiçbir şekilde hiç kimseye gitmiyorum. Bugün gelinen noktada bizim zamanımızda neydi Türk futbolu? Bugün ne Türk futbolu? Zaten herkes görüyor.
Dün televizyon programında gece saat 2.5’a kadar “Haluk Ulusoy’dan özür dileriz” diyorlar. Bana aylarca, yıllarca vuran , haketmediğim şekilde bana yazılar yazan, bilip bilemden konuşan insanlar bugün “Haluk Ulusoy nerdesin? Geri dön. Biz sana yanlış yaptık” diyorlar.
Ben yıllarca ona bindirdim ama bir günde bana telefon açıp “Niye böyle bir şey yazıyorsun kardeşim demedi” diyor. Onada teşekkür ediyorum bugün. Geçte olsa anlamışsa, erdemli bir şekilde bunu televizyonda dile getirmişse çok teşekkür ediyorum. Bugün, bizim ne yapmak istediğimizi anlıyor insanlar.
Gençlerimize yine son söz diyorum ki; Lütfen yüreğinizi ve aklınızı birleştirip hırsınız olsun, ama hırsınız aklınızın önüne geçmesin. Yürek ile bu beyin, bu akıl başarının en büyük sırrıdır.
Yürek ortaya koyulmadan ben şuraya talip olayım, talip olsanız da , o koltuğa sizi oturtsalarda yüreğiniz yoksa orada fazla oturamazsınız. Orada başarılı olamazsınız. Tesadüf eseri oraya gelmiş olursunuz, birgün sizi oraya getiren ne şekilde geldiysen , o şekilde de almayı bilir.
Biz Allah’a şükür seçimle geldik, seçimle gideceğiz dedik. Ben seçimle geldim, tırnaklarımla kazıya kazıya hep seçimlerde başarılı oldum, beni seçen insanların yüzünü hiçbir şekilde kara çıkartmadım. Beni seçen insanlara çünkü ben söz verdim. Çok çalışacağım, başarılı olacağım dedim. Allah’a şükür, çok çalıştım başarılı oldum , bu ülkenin insanının yüreğinde de taht kurdum. Bugün yolda yürüyorum insanlar yine beni seviyor, yine beni öpüyor,. Demek ki birşeyler vermişiz ülke insanına. Türk insanında yüce bir yürek var. Doğru bildiği kişleri , başarılı olan kişileri bir yerlere koyuyor. Beni yüreklerine koydular.
Ben zaten dünya kupasından geldiğimde Taksim Meydanın’da “Ne diyeceksin?” dediler. İki kelime söyledim. “Analar, babalar, kardeşler size verdiğim sözü yerine getirmenin gururunu yaşıyorum. Bana hakkınızı helal edin. Ben size hakkımı helal ettim” dedim. Bu ülkeyi seven insanlar bu ülke için mücadele vermeyi bilecekler. Bu ülke kolay kurulmadı. Bu ülkede milyonlarca, binlerce , yüzbinlerce insan öldü.
Atatürk denilen bir beyin vardı ki, bir önder vardı ki bu ülkeyi kolay kurmadı. Bayrağımızdan belli. Bu ülke bizim, bu ülkeyi seveceğiz, insanını seveceğiz. Birbirimizi sevmedikten sonra bir yere varma şansımız yok zaten. Başarılı olma şansımız yok. Her şeyin başı sevgi.
İnsan ömrü hem çok uzun, hem çok kısa.
Allah, bizleri yaratmış, yaradan Allah’da bizlere öncelikle dürüst , ahlaklı, namuslu, şerefli , haysiyetli insanlar olmamızı gerektirecek, faziletli insanlar olmamızı gerektirecek bir şekilde yürümemizi ister her zaman. Bunun içinde pek fazla bir şey yapmamıza gerek yok. İnsanlar eğer sevgi saygı çerçevesinde ülkemizin değer yargılarına bağlı iseler ki, bağlı olmak mecburiyetindeler. Saygılı , dürüst, ahlaklı kişiler olmasının gerektiğine inanmak mecburiyetindeler.
İnsan hayatı çok kısa ve çok uzun dedik. İnsan hayatının yaşadığı müddetçe etik değerlerden yani dürüstlükten, ahlaktan ve aile bireylerine olan sevgisinden saygısından daha da ziyade anasına babasına olan saygınlığını onlara olan bağlılığını hep bilerek yaşaması lazım. Ben kendi hayatımda hep önder olarak babamı gördüm. Babam, hayatı boyunca hep namusu ve dürüstlüğü ile çalışmış. Türk halkının gönlünde, Türk işadamlarının gönlünde taht kurmuş bir adam. Babamız bize çocukluğumuzdan beri hep şunu söylerdi; “Doğru bildiğin yoldan asla şaşmayacaksın. Hiçbir şekilde ahlaksızlık olabilecek hiçbir yerde olmayacaksın. Az kazanacaksın ama öz kazanacaksın. Çok kazanmak için kötü yollara başvurmayacaksın. Merdivenleri birer birer çıkacaksın. Bunları yapabilmek için de doğru, düzgün, ahlaklı olmak lazım” dedi.
Biz de o yolda babamızı dinleyerek bu güne kadar, bu yaşımıza kadar doğru düzgün ve ahlaklı olarak hayatımıza devam ettik. Çocuklarımızada bunu aşıladık. Onun için insanların saygılı ve sevgili olmasını gerektiğini her zaman söylüyorum. Dürüstlüğün olmadığı bir yerde hiçbir şeyin doğru gitmeside mümkün değildir.
Öncelikle insanın kalbi temiz olacak. Dürüst olacak. Ahlaklı olacak. Dürüst ve ahlaklı olduğu sürece kaybetme şansı hiç yoktur. Belki kısa süre içinde bir şey elde edemez ama , uzun dediğimiz hayatta, hayatı boyunca hayatının bir dönemi geldiğinde “İşte bu adam doğrudur, dürüsttür, ahlaklı bir adamdır. Bu her şeye layıktır” dedirtebilmesi lazım. Onun içinde hayatı ona göre yaşaması lazım.
Etik değerlerimizden asla vazgeçmemiz lazım diye düşünüyorum.