Özgeçmiş

1945 doğumlu HAZIM KANTARCI Talas-Tarsus Amerikan Kolejini bitirdikten sonra 1968 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sanayi İdari bölümünden mezun oldu.

1970 yılında iş hayatına Sabancı Holding Grubunda Bossa T.A.Ş.’de İşletme Uzmanı olarak başlayan Kantarcı, daha sonra Kordsa A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcısı olarak görev aldı. 1980-1985 yılları arasında Lisa A.Ş. Genel Müdürlüğünü yürüten Kantarcı, 1985 yılında Lassa Genel Müdürlüğüne atandı ve Lassa’nın Bridgestone ile ortaklığında aktif rol aldı; ortaklık sonrası şirket ünvanının Brisa olarak değişmesini müteakip Genel Müdürlük görevini sürdürdü ve aynı zamanda şirketin Yönetim Kurulu’nda üye olarak görev yaptı. Hazım Kantarcı’nın liderliğinde Brisa 1993’te Ulusal Kalite Ödülünü, 1996 ise Avrupa Kalite Büyük Ödülünü kazandı. Çeşitli platformlardaki sunuşlarında çağdaş yönetim, sağlıklı endüstri ilişkileri ve toplam kalite anlayışının önemini vurgulayan Kantarcı, Brisa’da gerçekleştirdikleri uygulamaları kapsayan bir dizi konferans ve seminer düzenleyerek, toplam kalite anlayışının ülke çapında yaygınlaşmasına katkıda bulundu.

1996 yılında Sabancı Holding bünyesinde yapılan yeniden yapılanma çalışmaları sonucunda Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyeliği, Otomotiv Grubu Başkanlığı, Temsa, Akkardansa Yönetim Kurulu Başkanlığı; Brisa, Yazakisa Yönetim Kurulu Üyeliği, Toyotasa A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. 1 Ağustos 2000 tarihinde Sabancı Holding Chief Executive Officer’lığı görevine atandı. Kantarcı halen Sabancı Holding, Brisa, Kordsa, Dusa International, Akçansa, Philsa, Philip Morrissa Yönetim Kurulları Üyesi olarak görev yapmaktadır.

1996 yılı sonunda Türkiye’nin üç büyük dergisi tarafından “ Yılın Profesyoneli” olarak belirlenen Hazım Kantarcı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi tarafından “Üstün Hizmet Ödülü“ ile onurlandırıldı.

1995-2001 tarihleri arasında EFQM Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulunan Sayın Hazım Kantarcı’ya Türk Sanayiinin kalitesini uluslararası platformda tescil ettirmesi ve dolayısı ile Türkiye’ nin küresel düzeyde bu alanda tanıtımına yaptığı katkıları nedeniyle 5 Mart 1998‘de Marmara Üniversitesi tarafından “Endüstri Mühendisi Fahri Doktor“ ünvanı tevcih edildi.

Kantarcı evli ve iki çocuk babasıdır.

Gençlere Mektup

Sevgili Gençler,

Sizlerin yetişmenize ve geleceğe hazırlanmanıza yararlı olacağına inandığım bu esere, bilgi ve tecrübelerimi aktararak katkıda bulunmak amacıyla bu mektubu kaleme aldım.

Konfüçyüs, “ürününü bir yılda almak istersen pirinç ek; 20 yıl sonra almak istersen ağaç dik; yok sonsuza kadar sürekli olarak verim almak istersen insan yetiştir” demiş. Aradan asırlar geçmesine rağmen geçerliliği hala devam eden bir söz.

Yönetim kitaplarında eskiden “man, method, machinery, money, market” gibi 5 M vardı. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında artık tek M var: MAN yani İNSAN… Ülkelerin, kuruluşların ve ailelerin; “insan yetiştirme” ve “insana yatırım” konularına öncelik ve önem vermelerinin, geleceklerini güvence altına alabilmelerinin temel şartı olduğuna inanıyorum.

“İyi yetişmiş insan”da olması gereken özellikleri belirleyebilirsek, insana bu yetenekleri kazandırabilecek yöntemleri de tasarlayabiliriz. Bu konuda ciltler dolusu kitaplar yazıldığını; çok değişik yöntemler uygulandığını söylememe gerek yok sanırım.

33 yıllık ve büyük bir dilimi değişik kuruluşların üst yönetim kademelerinde geçen iş hayatımda edindiğim tecrübeler ışığında, “olmazsa olmaz” ve tüm zaman ve ortamlar için geçerli olabilecek iki yeteneğin “iyi yetişmiş, başarılı bir insan”da bulunması gerektiği neticesine vardım:

Bunlardan birincisi “çözüm üretebilmek”tir. “Çözüm üretebilme”, buzdağının tepesi gibi bir kavramdır ve,

  • Kendisiyle barışık olma,
  • Çevreyi ve çevrenin ihtiyaçlarını algılama,
  • Bu ihtiyaçlara cevap verebilmek amacıyla veri toplama ve bunları analiz edebilme,
  • Oluşturduğu sentezi, takım arkadaşlarından aldığı geri beslemelerle zenginleştirip şekillendirebilme,
  • “Çözüm önerisi”ni kabul ettirebilecek ikna gücüne sahip olma,
  • Ve herşeyden önemlisi kalıp ve kutuların içinden çıkabilme yeteneklerini kapsar.

 

Çözüm üreten ve bunun uygulamaya konduğunu gören kişinin özgüveni güçlenir; çevresindekilerin saygınlığını kazanır ve tabii ki o kişi içinde bulunduğu kuruluşun ve toplumun ihtiyacını karşılar.

Zamanımızda iş dünyasının gündeminden düşmeyen “müşteri memnuniyeti”nin temelinde de çözüm üretmek yatar.

Bu arada yeri gelmişken “müşteri” kavramına açıklık getirmek isterim: Klasik anlamda müşteri, mal veya hizmet üretim zincirinin son halkasındaki kişi veya kuruluş olarak tarif edilirdi. Bugün artık öyle değil. “Müşteri” üretim veya hizmet zincirinin sizden sonraki halkasıdır. Dolayısıyla mal veya hizmet, üretim tesisinin kapısından çıkmadan zincirdeki “müşteri”leri tatmin etmelidir. Bu tip bir “müşteri” yaklaşımı verimlilik, kalite ve ekonomik üretim kavramlarının önem kazanmasına ve uygulanmasına zemin hazırlar.

“İyi yetişmiş başarılı bir insan”da bulunması gerektiğine inandığım ikinci yetenek de “katma değer yaratabilmek”dir.

“Katma değer yaratabilme” tıpkı “çözüm üretebilme” gibi bir çok yeteneği kapsayan şemsiye bir kavramdır.

  • Kişiye tahsis edilen kaynakları en verimli şekilde değerlendirip azami getiriyi sağlamayı öngörür.
  • İş’ine ve iş süreçlerine odaklaşmayı, sorgulamayı, özeni ve bunları sürekli iyileştirmeyi içerir.

 

Dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir husus, “çözüm üretme” ve “katma değer yaratma” makama, yetkiye bağlı öğeler değildir. Atatürk’ü hatırlayın… 19 Mayıs’ı takip eden günlerde istifa etmiş; rütbesiz makamsız sade bir vatandaş olmuştu… Ürettiği çözümler ve yarattığı eser meydanda…

Ülkemizin ve kuruluşlarımızın gelecekteki liderleri olacak siz gençlere yazdığım bu mektuba son vermeden evvel “çözüm üretme” ve “katma değer yaratma” kavramlarının alt kırılımlarında yer alan bazı başarı öğelerini sıralamak istiyorum:

  • Hedef koyun ve hedeflerinizi yüksek tutun.
  • Önceliklerinizi iyi tayin edin.
  • Hata yapmaktan korkmayın. Hataları kişilerde değil, süreçlerde arayın.
  • Genellemeden kaçının; verilerle, rakamlarla konuşun.
  • Karar verirken olayları yerinde incelemeye özen gösterin.
  • Değişimi dost bilin ve değişime hazır olun.

 

Başarılının evrensel, hazır reçeteleri yok. Ancak;

  • Önceliklerinizi iyi tesbit edemezseniz,
  • İnsanî ilişkilerinizde uyumsuz olursanız,
  • Dürüst değilseniz

başarısızlık kaçınılmazdır.

Sizlere ihtiyacımız var.

Bu sorumluluk duygusuyla kendinizi en iyi şekilde yetiştireceğinize inanıyor; yolunuz açık ve aydınlık olsun diyorum.

Sevgilerimle,

HAZIM KANTARCI

Kulağınıza Küpe Olsun

Genç Yöneticiler! Aşağıdaki öğütlerim kulağınıza küpe olsun.

YAP YAPMA

  1. Başarılı olmak için çeşitli yollar vardır. Neyin neden daha önemli olduğu konusunda bir hata yaparsanız mutlak başarısız olursunuz.
  2. Karar verirken olayları yerinde izlemeye özen gösterin.
  3. Genellemelerden uzak durun. Verilere dayalı konuşun.
  4. Hata yapmaktan çekinmeyin.
  5. Her zaman doğruyu söyleyin, ama ne zaman hangi doğruları söyleyip hangilerini söylemeyeceğinize iyi karar verin.
  6. Hataları kişilerde değil, süreçlerde arayın.
  7. Sadece verilen işleri başarıyla yapmak bir kuruluştaki çalışmanızı sürdürmeye yardımcı olabilir. Ancak yükselmek için sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz, fakat kuruluş için önemli olabilecek konuları da yakın ilgi sahanıza dahil etmeniz gerekecektir. Bunu yapmazsanız başarılı ancak yerinde sayan bir yönetici olursunuz.
  8. Amiriniz sizden daha genç ise işinizi değiştirin. Yoksa yerinizde saymayı kabullenirsiniz.
  9. Başarılı olmak için daima hedeflerinizi yüksek tutun.
  10. Hayatta düşüncelerinizi kalıpların, kutuların içinden çıkarmayı başarın.

 

GÜZEL SÖZLER

En çok hatırlayıp beğendiğim “Güzel Sözler”:

  1. Bir yöntem bulup onu uygulamak normaldir. Eğer başarısız olunursa samimi olarak kabullenin ve başka bir yöntem deneyin. Ancak tüm bunların ötesinde bir şeyler yapın.
  2. Kalite kopya edilemez. Tüm şirket kültürlerine ve durumlarına aynı derecede uygulanacak ve her adımı tarif eden bir reçete yoktur.
  3. Kalite 100 metre koşusu değil, uzun vadeli bir iştir; bir maratondur.
  4. Kaliteli hizmet yukarıdan aşağıya doğru gelişen bir iştir. Ya yukarıda başlar ya da hiç başlamaz.
  5. Genellikle bir kuruluşun alacağı en büyük risk karar vermemektir.
  6. Rakiplerinizden daha hızlı öğrenme yeteneği belki de rekabetteki tek sürdürülebilir avantajdır.
  7. Çincede “Kriz” kelimesi iki karakteri içerir, biri tehlikeyi diğeri de fırsatı simgeler.
  8. İnsanların en hızlı öğrendiği zaman kendi eylemlerinin sorumluluğunu taşıdıkları zamandır.
  9. Eğer gerçekten kaliteye inanıyorsanız, işin aslı çalışanlarınızı güçlendirmektir. Takımları kuracak elemanlarınızı güçlendirmektir.
  10. Yetenekli insanlar yegane sürdürülebilir rekabet avantajı haline gelmektedir.
  11. Sığ insanlar şansa ve tesadüfe inanır. Güçlü insanlar ise neden ve sonuç ilişkilerine inanır.
  12. Liderlik başkalarına imkânlar yaratmak, kapılar açmaktır.
  13. Lider, çevresindekilerin kapasitelerine inanan, bunları açığa çıkarıp geliştirmenin yollarını arayan kişidir.

 

BİR ANIM

“SİGARA İÇMEK YASAK”

Hoşuma giden bir anımı sizlerle paylaşıyorum…

1988 yılında 25 gün, 1990 yılında 109 gün grev uygulanan Brisa’da çalışanlar, yönetim ve sendika arasındaki ilişkiler son derece sağlıksızdı. Oysa ki Japon ortağımız Bridgestone fabrikasında 25 yıldır hiç grev olmamaktaydı. Biz de Lastik-İş Sendikası Başkanı ve bazı üyelerle birlikte Japonya’daki durumu yerinde görmek üzere Japonya’ya gittik. Japonya’dan dönüşte Singapur’da bir Çin lokantasına götürdüm bu arkadaşları.

Toplam yedi kişiydik ve hepimiz sigara tiryakisiydik. Ancak lokantada sigara içmek yasaktı. Ben de biliyordum ki bu arkadaşlar yemeğin sonuna kadar sigara içmeden duramayacaklardı. Oturup ağız tadı ile keyifle bir yemek yiyemeyecektik.

Bu sebeple ben Çinli garson kıza sordum:

“Yemek sırasında burada sigara içersek ne olur?”

Garson kız:

“Eğer görürlerse 100 Dolar ceza ödersiniz” diye cevap verdi.

Bunun üzerine “Başka bir şey olur mu?” diye sordum.

Kız “100 Dolar ödersiniz, daha ne olacak ki” diye cevap verdi.

Bunun üzerine ben de kıza bir anlaşma teklifinde bulundum. Cebimden bir 100 Dolar çıkarttım. Kıza gösterip dedim ki:

“Bak kızım. Bu 100 Doları şu yanımda duran tabağın altına koyuyorum. Biz yemek sırasında sigara içeceğiz. Eğer birisi bizi görüp ceza kesecek olursa sen bu parayı tabağın altından alıp onlara verirsin. Eğer yemek sonuna kadar kimse gelip ceza kesmezse, bu 100 Dolar senin bahşişin olur!”

Baktım bu teklif garson kıza çok cazip geldi. Bizi hemen köşedeki masaya aldılar. Biz de yemek boyunca hem sigaralarımız içtik hem sohbetimizi yaptık. Hiç kimse gelip ceza yazmadı!

Böylelikle hem biz mutlu olmuştuk hem de garson kız yüklü bir bahşiş elde etmişti!