05 Ocak 1943 – 20 Nisan 2016
5 Ocak 1943 te Ankara da doğdu. Babası yüksek teknik okul öğretmeniydi.
Müziğe sekiz yaşında özel keman dersleri alarak başladı. Okul yıllarında çeşitli müzik etkinliklerine katılmanın yanısıra Flüt, Vibrafon, Kontrbas ve Trombon gibi müzik aletleri çalmayı öğrendi. Lise yıllarında Yurdaer Doğulu ile birlikte keman-Gitar ikilisi ile konserler verdiler ve daha sonra ilk pop gruplarından Jüpiters’i kurdular.
Hukuk fakültesi öğrencisi iken Ankara üniversiteler arası oda orkestrasında keman çaldı. Aynı yıllar yerli-yabancı çeşitli müzik guruplarında çalıştı. Daha sonra Emin Fındıkoğlu ile armoni, kompozisyon ve arranjman teknikleri üzerine yoğunlaştı aynı anda Erol Pekcan caz gurubu ile Radyo emisyonları ve konserler verdi.
1966 da Durul Gence 5 orkestrası ile çalışmak üzere İstanbula geldi ve Ajda Pekkanın ilk şarkılarına Aranjör olarak imza attı. Daha sonra Sırasıyla Durul Gence 5, Şerif Yüzbaşıoğlu orkestralarında çalıştı. Selçuk Başar ve Garo Mafyan ile İstanbul Gelişim Orkestrasını Kurdu 1973 ten itibaren sahne çalışmasını bırakan Özdemiroğlu Şanar Yurdatapan ile kurduğu Şat Yapımda daha çok Arranjör, Besteci ve Stüdyo müzisyeni olarak çalışmaya devam etti. Bu dönemde Nilüfer, Sezen Aksu Kayahan gibi birçok şarkıcının ilk çalışmalarını yaptı. 1979 daYedi Kocalı Hürmüz müzikali ile birlikte müzikal çalışmalarına da başlayan besteci aynı zamanda kırk kadar film müziği bestelemiş ve bunlardan dolayı altı adet altın portakal ödülü kazanmıştır. Yüzlerce önemli reklam projelerine de besteci olarak katılan bestecinin Tanrım, Firuze, Kalbim Egede Kaldı, Petrol, Rakkas, Eskidendi çok Eskiden gibi birçok hit eseri hala güncelliklerini korumaktadır.
Attila Özdemiroğlu müzik kimliğinin yanısıra Müzik yapımcılık şirketi ŞAT, Müzik Sahne ve Festival organizasyonlarında faaliyet gösteren ART gibi şirketler kurmuş. Besko A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı ve IFPI (uluslararası fonogram yapımcıları birliği) Türkiye gurup sorumlusu. Antalya Kültür ve Sanat ve Türk Zeka vakfının kurucu üyesi olup aynı zamanda ülkemizde ilk özel internet servisi veren Anadolu Net in de kurucularındandır. 1995-2004 yıllarında Mesam (Türkiye Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği)’nin başkanlık görevinde bulunmuş ve ülkede fikri hakların gelişimine katkıda bulunmuştur. İyi derecede İngilizce bilmektedir.
Attila Özdemiroğlu evli, Yaprak, Sarp, Lara ve Lidya olmak üzere dört çocuk babasıdır.
Değerli Gençler,
Ben Atilla Özdemiroğlu.
Öncelikle hepinize hoş güzel bir gün diliyorum.
Asıl sizlerden daha geçkin bir genç olarak şunu düşünüyorum.
Her yaşam kendine özgü tamamlanmamış sürmekte olan bir bestedir. Kompozisyon yani beste tamamlanmadan güzel mi değil mi diye karar veremezsiniz. Ama sıkıcı gözüken bir beste her an heyecanlandırıcı, umutlandırıcı bir çoksuya dönüşebilir. İyi etkileyici bir beste aynen iş dünyasının ilkesiyle oluşabilir. Yani iyi bir planlama, olayın operasyonu, besteleri oluşturacak ögelerin motivasyonu ve her aşamada oluşmakta olan kontrol, bence bu kural yaşamımızı bestelerken de geçerli.
Haydi şimdi her şeyi bırakıp kendi muhteşem bestenizi nasıl oluşturabileceğimizi düşünmeye başlayalım. Bir plan yapın onu gerçekleştirmek üzere donanın. Her şeyi onu gerçekleştirmek üzere yönledirin ve bestenizin amacınızın dışına çıkmasına izin vermeyin.
Hepinize saygı ve sevgilerimle.
Sevgili Gençler,
Ben Atilla Özdemiroğlu.
Size etik, aslında bir anlamda ahlakta diyebiliriz, birde onun kardeş kelimesi var ben ikisini de çoğu zaman beraberde kullanıyorum ve de estetik. İkiside tam olarak da kavram bazında düşünüyorum. Etik aslında hepimizin müştereken yaşamı güzelleştirmek için yaptığımız davranışların bütünü olarak da algılayabiliriz. Estetik ise o yaptıklarımızın güzelliğini yansıtan ögeler olarak da tarif edebilirim. Bu ikisini birlikte baş başa yaşamımız boyu birlikte yürütmek hem kendimiz için hemde güzel estetik değerlerden ve etikten yani ahlaktan aldığımız değerlerden çevremize yansıtıp tekrardan o geri dönüşleri kendimize alabiliriz. Ve böylelikle gerçekten insan olmak amacına ulaşabilir diye düşünüyorum.
Onun dışında eğer etik değerlere önem vermezsek ki bunlar hepimizin birlikte oluşturduğu değerlerdir, yaşamımız gitgide istemeden çirkinleşecek ve bir süre sonra o çirkinlik bizi rahatsız etmeye başlayacaktır. Bu açıdan ben hep ayna olarak görüyorum her birimizi aslında devamlı kendimiz karşımızdakinden dolayı kendimize tekrar yansıyoruz. Bütün davranışlarımız tekrardan bize geri dönüyor. İyiyse eğer davranışlarımız hoşsa, estetikse, güzelse aynen o şekilde geri dönüyor, ama ne yazık bozuksa çirkinlik yaratıyorsa etik değerlerden ahlak değerlerden uzaksa da maalesef tekrardan kendimize bunlar yansıyor. Ben yaşamımda çocuklarımı büyütürken de çevremden de hep bu iki değerli ilkeyi olguyu benimseyerekten, benimsemeyi işya edindim, yani ilke diyelim. Öz Türkçesinden yaşımda belli oluyor bu arada.
Bu da benim yaşamıma bir pırıltı olarak hep yansıyor. Hepte bunu kendi içimde hissettim.
İnşallah sizin yaşamınız da benimki gibi olur diye düşünüyorum.