17 Kasım 1943 İzmir doğumlu. Evli ve iki çocuk sahibi.
EĞİTİM HAYATI
İŞ HAYATI
SİYASİ HAYATI
SOSYAL HAYATI
Sevgili Bülentçiğim, önce çok teşekkür ederim yaptığın iş için. Son derece yararlı bir iş. Beni de davet etmiş olduğun için.
Gençlerimize çok özetle şunu belirtmek isterim:
Hayatta kesinlikle kolay işe talip olmayın. Kolay işi herkes yapar. Herkes yürürken siz yokuş çıkmaya çalışın. Herkes yürürken siz koşmaya çalışın. Hayatta zor işe talip olduğunuz ölçüde yükselirsiniz. Benim bütün hayattaki temel felsefem buydu. Özel sektörde, siyasette.
İkincisi; doğanın kendisinde de vardır, katma değeri yüksek olmayan hiçbir şey ile ileriye gidemezsiniz. Mesela bugün Türkiye’de orta gelir tuzağına düştük deniliyor. Hayır. Türkiye orta teknoloji tuzağındadır. Yani katma değeri yüksek olmayan ürünler ürettiği için fazla para kazanamıyor. Hayatta da katma değeri hep yüksek olana bakın.
Biraz önce Sevgili Bülent Şenver, havaalanındayız, uçağa bineceğiz dedi. Bakın bu uçak, arkamızda hayal edeceğimiz uçak, dünyanın katma değeri en yüksek ürünlerinden biridir. 20 tonluk uçaktır 150-200 milyon dolar. Düşünün ki, kilosu kaç paraya geliyor. Otomobil uçaktan 10 defa, 20 defa daha ucuzdur. Katma değeri daha düşük. Şimdi Türkiye otomobil üretmeye başladı. Türkiye demek ki uçak üretmeli. Sizin de hayat felsefeniz bu olmalı. Bugün ne yapıyorsanız, onun da katma değeri yüksek olanını nasıl yaparım diye düşüneceksiniz. Bunun için de çalışacaksınız, kendinizi hazırlayacaksınız.
Üçüncü olarak da söyleyeceğim şu; hayatta şans, fırsat herkese güler. Ama siz hazır değilseniz önünüze çıkan fırsatın farkına varmazsınız. Bir de farkına vardığınızda hazır değilseniz, sizin hazır olmanızı fırsat beklemez. Yani siz tren garına gittiniz diye sizin için bir tren gelmez. Siz bir istikamete gideceksiniz. Bavulunuzu hazırlayacaksınız. Biletinizi alacaksınız. Saatinde trene gideceksiniz, bineceksiniz. Şansınız o zaman yaver gider. Fırsatta, şansta böyledir. “Hayatta bana fırsat hiç çıkmadı. Şans hiç gülmedi” diyenlerin hepsi bilsin ki şans kendilerine onlarca kez gülmüştür. Ama kendileri hazır olmadığı için , o şansın, fırsatın ne olduğunu anlamamıştır. Aynen kulağınız müziğe kapalıysa, o güzel şarkının sesini duyamadığınız gibi.
Etik yalnız bir insanın değil, bir kurumun, bir kuruluşun, bir toplumun en temel niteliklerinden biridir. Hayatta sağlıklı olmak ne kadar önemliyse, sağlıklı yaşamak ne kadar önemliyse, bu insanın kendi iyiliği içinse etik yani düzgün olmak, namuslu olmak, işlerin doğrusunu yapmak işin doğasında olanıdır.
Doğasında olmayan etik dışı denilen davranışlardır.
Ben hiçbir zaman kendimi başkalarından daha namuslu olduğumu iddia etmedim. Ama hayatımın her safhasında yaptığım işin, attığım adımın akşam başımı yastığa koyduğumda beni rahat uyutacak şekilde olmasına dikkat ettim.
Bakın, belirtiyorum, namuslu olmak ayrı bir fazilet değildir. İşin doğasındadır. Eğer bir insan kendisinin namuslu olmasından dolayı öne çıkma gayreti içinde olursa bence şüphe uyandırır. Yani hakikaten düzgün bir insanın ben düzgünüm diye bağırması ya da kendisini ispat etmesi değil, çevresindekilerin onun o özelliğini olağan bir şekilde anlayabilmesi sayesinde mümkün olur.
Etik yapısı olmayan toplumlar, etik yapısı olmayan kurumlar, kuruluşlar, kişiler sonunda kesinlikle kaybetmeye mahkumdur. En dindar kişi olabilirsiniz ama etiğiniz eksikse bakın, etik ile namussuzluk, şerefsizlik ayrı şeyler olabilir. Kendinizi çok namuslu kabul ediyor olabilirsiniz ama davranışınızda etik yoktur.
Etik aynı zamanda hak ve hukuk demektir. Birisine haksız davrandığınız zaman da aslında etik dışı davranıyor olursunuz. Hırsızlık yapmadınız, çalmadınız, çırpmadınız ama birinin hakkını vermediniz. Bu konuda dinimizden şu şekilde belirteyim; inanan bir Müslüman için Cenab-ı Hak bütün evrenin yaratıcısıdır.
“Ol” demiş evren olmuştur. Yine dinimiz der ki: “Hangi günahı işlemiş olursan ol, samimi bir şekilde tövbe ediyorsan, Allah rahmandır seni affeder.” Ama evrenleri yaratığımız Cenab-ı Hak der ki: “Ey Ahmet sen Mehmet’in hakkını yediysen o kul hakkını ben affedemem” der. O hak yemenin ne kadar büyük günah, suç ve etik dışı olduğunu kadir mutlak, her şeye gücü yetenin ‘Ben bunu yapamam’ demesi ile ortaya çıkıyor. Öyle bir şey ki, inandığımız Cenab-ı Hak etik konusunda, başkasının hakkını yeme de “Ben evrenleri yaratan güçteyim ama Ahmet’in hakkını yediysen onu affedecek kadar güçlü değilim, zayıfım” diyor. İşte dinin ahlak yönüdür bu. İllaki inanç kısmı değil, ahlak yönüdür.
Etik toplumları görüyoruz. Etiğin gelişmiş olduğu İskandinav ülkeleri gibi toplumlarda sorunların ne kadar azaldığını. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi etik komisyonunun kurulması için çok yoğun bir çalışma yaptım. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş uzmanlarla görüştük. Fakat erken seçim, şunlar, bunlar, bir türlü bunu geliştirmedi. Aslında etik olayının iş hayatımıza girmesi lazımdır. Bugün Odalar Birliği başta olmak üzere Sanayi Odalarımızda, meslek kuruluşlarımızda, Tabipler Odası, avukatlar, hepsi dahil , çok ciddi etik bürolarının, etik komitelerinin olması gerekir.
İnternete girin bakın, şikayet siteleri. Bunun bir tanesinin kurulmasında 2000’lerde yardımcı olmuştum. Orada ne kadar şikayet varsa o şikayete yol açan şirketin etik davranmamasından kaynaklanmaktadır. Ben bu konuda hala da çalışmaya devam ediyorum. Etik davranmayan Türkiye’nin en büyük bankalarından birini çok ciddi bir şekilde cezalandırdım. Türkiye’nin en büyük telefon şirketlerinden birini aynı şekilde cezalandırdım ve kendilerine şunu söyledim, o bankanın genel müdürüne;
“Ahmet Bey, anlayamıyorum. Bu devlet, bu millet sizi yetiştirmiş o mevkilere getirmiş. Siz nasıl olur da hile ile hurda ile asgari ücret ile çalışan birisinin maaşından hayat sigortası diye her ay 40 lira kesersiniz?” dedim.
O kendi anlayışına göre şirketini zenginleştiriyor. Şirketini büyütüyor anlayışında. Ama orada yemediği kul hakkı kalmamış oluyor.
Bugün maalesef bunu söyleyebilirim, Türkiye’de etik davranış ile çalışan özel sektör kurumu yok denilecek kadar azdır. Bu yapının değişmesi lazım. Etik davranmanın çalma ile, çırpma ile hileli davranmak ile ilişkisi yok. “Efendim ben çalmadım, ben çırpmadım” diyebilir. Ama hak yiyorsa, hak yemek illaki parasal anlamda değildir. İşçisini fazla çalıştırdığı zaman hak yemiş olur. Kendisine düzgün yemek vermediği zaman hak yemiş olur. Kendisini kirli ortamda çalıştırdığı için hak yemiş olur. Kendisine maske vermesi gerekirken vermemişse. Kendisine gözlük vermesi gerekirken vermemişse. Sesli bir ortamda, gürültülü bir fabrikada kulak tıkaçları vermemişse. Bunlar da haktır.
Etik olayını tümü ile ele aldığınız zaman toplumun içinde, çalıştığınız kurumda ve ailenizin içinde bütün sorunları çözüyorsunuz. Eğer eşiniz ile bir sorununuz varsa, önce kendi kendinize sorun; “Ben etik miydim? Değil miydim? Hak yedim mi? Yemedim mi?” Çocuklarınıza aynı şekilde.
Sevgili dostum Bülent Şenver’in etik konusunda uzun yıllardır çalışma yaptığını bildiğim için hem kendisini kutluyorum hem de bana bu fırsatı vermiş olmasından dolayı kendisine teşekkür ediyorum.
Unutmayın, biraz önce hayatta başarı için sürekli zora talip olun demiştim.
Ama etik olmak aslında işin en kolayı.
Etik konusunda en kolaya sahip olun.
Etik olun.
Gayet rahat.
Başınız ağarmaz.