Özgeçmiş

1951 yılında Ankara’da doğdu. Babası bir memur idi. Lise eğitimini Robert Kolej’de tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde iktisat okumaya başladı. Ardından The Johns Hopkins Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde eğitimini sürdürdü. Harvard Üniversitesi’nde insan kaynakları üzerine doktora yapan Ülsever, 1983 yılında doktorasını alıp Türkiye’ye döndü ve Türkiye’de insan kaynakları üzerine doktora yapan ilk kişi oldu.

Amerika’daki eğitimi sırasında ateist ve marksist görüşleri değişti ve liberal bir Müslüman oldu.

Kanal 7, STV ve Hürriyet gazetesinde, son olarak da Oda TV’de çalışan Ülsever son yazısını 2 Kasım 2015’te yazarak köşe yazısı yazmayı bıraktığını açıklamıştır. Son yazısında “Söyleyeceğim bütün sözleri söyledim.”, “Artık bende söyleyecek yeni bir söz kalmadı.”, “1 Kasım Seçim sonucunda: “tek adam iktidarı” seçilmiştir.”, “Büyük çoğunluk benim görüşlerime itibar etmediğine, benim de söylenecek yeni sözüm olmadığına göre köşe yazısı yazmayı bırakmam gerekiyor.” ifadelerini kullanmıştır.

Evli ve iki çocuk babasıdır.

Gençlere Sesleniş

Sevgili Gençler, ne diyeceğimi doğru dürüst bilmiyorum, çünkü acaba bende ne var ki, size aktarabileyim, ondan çok emin değilim. Ama aklıma gelenleri sıralayabilirim.

Bir kere ilk önce söyleyeceğim şudur; öğrendiğiniz her şeyden aynı zamanda şüphe etmeyi öğrenin. Hayatta hiçbir gerçeğin tek gerçek olmadığını, her gerçeğin her zaman değişebileceğini, buna göre de başkalarının başka türlü düşünebileceğini, hayatı başka türlü algılayabileceğini, hünerin de farklı düşüncelerle, farklı inanışlarla, farklı gerçeklerle bir arada yaşamayı becermek olduğunu lütfen siz bizlerden daha iyi kavrayın.

Bir başka söyleyeceğim, bu ülkenin inanıyorum ki çok kısa zamanda ve çok çabuk siyasi yapısını değiştirmesi lazım. Bundan kastim şudur; Türkiye’de siyaset sanki sadece belirli yaşın üzerindeki insanların tekelinde varsayılıyor. İnsanlar siyasete giriyorlar ve siyasetten kovulana kadar veya Allah haklarında bir hüküm oluşturana kadar siyasetin içinde kalıyorlar. Halbuki dünya artık bize gösteriyor ki dünyayı değiştirecek en büyük güç gençler haline gelmeye başladı.

Eskiden 50 yaşın üzerindeki insanları güvenin derken ben diyorum ki artık 50 yaşın üzerindeki insanlara hiç kimse güvenmesin, sizler siyaseti 35-50 yaş arasındaki aralığa taşımaya çalışın. Yani hiç çekinmeden, bir veis göremeden siyasete atılmaktan katiyen imtina etmeyin.

Başka söyleyeceğim; tabii ki dünyanın geliştirdiği teknoloji ile, bilgi ile hep beraber yaşamayı öğrenmek lazım. Sizler bu bakımdan bizim neslimize göre çok daha mutlusunuz. Çünkü sizin teknolojiye, sizin bilgiye ulaşma süratiniz bize göre çok daha hızlı. Ben hatırlıyorum, benim üniversite yıllarımda “Economics Journal” okula yayınlandıktan altı ay sonra gelirdi ve bir tane olurdu. Önce hocalar okurdu, büyük ağabeyler, ablalar okurdu, sıra bize geldiğinde zaten oradaki makalelerin hemen hemen hiçbir hükmü kalmamış olurdu. Halbuki siz herhangi bir üniversitenin kütüphanesine girdiğiniz anda dünyada yayınlanan bütün bilimsel Journal’lara anında ulaşmaya sahipsiniz ki, bence bu neslin en mutlu olması gereken tarafta budur.

Bülent Şenver'in Odası

Etik Çağrısı

Sevgili Gençler, sanırım bizim dönemimizde, bugünlerde, en fazla yitirdiğimiz nesnelerden biri de etik.

Artık etik, bizim deyimimizle ahlak, her yerde bahsi geçmesine rağmen, siyasetten tutun, iş hayatından tutun, magazine, sinemaya, tiyatroya, edebiyata kadar her yerde erozyona uğruyor gibi geliyor.

İnsanlar eskiden ne derlerdi?

“Bazıları her zaman aldatabilirsin, herkesi bazen aldatabilirsin ama herkesi her zaman aldatamazsın.”

Bunu öğrenebilen kişi, hangi meslekteyse, hayatının hangi safhasındaysa, uzun vadeli orada kalmayı elde etmiş kişidir.

Biz zannetmeye başladık ki, kısa dönemde ahlak kurallarını zorlayarak kendimize bir getiri elde edersek, o bizim yanımıza kar kalacaktır.

Halbuki piyasa baktığınız zaman, iş hayatına baktığınız zaman, uzun vadeli yaşayan kurumların, uzun vadeli hüküm süren yöneticilerin, çalışanların en büyük meziyetlerinin etik sahibi olmalarıdır.

Etik sahibi olmak sadece çalmama dürtüsü değildir. İşini layıkıyla yapmak, işini düzgün yapmak, doğru yapmak ve bence en en önemlisi de verdiği sözü tutan adam olarak tanınmaktır.

Bir insanın hayattaki en büyük kredisi kendi sözleridir.

Sözüne güvenilir, sözüne inanılır adam olmak kadar dünyada daha büyük bir zenginlik yoktur.

Benim sizlere çağrım:

“Lütfen bizlerin neslinin ne yaptığını boşverin, sizler sözlerine inanılan, sözlerine güvenilen, her daim başvurulabilecek insanlar olun.”

Şeref Defteri

Cüneyt Ülsever Şeref Defteri