YAP ve YAPMALAR
Genç Yöneticiler!
Aşağıdaki öğütlerim kulağınıza küpe olsun.
- İşadamı olmanın okulu yoktur.
- Cesaret önemlidir. Başarılı insanlar cesaretli insanlardır.
- Şansa, kısmete, alın yazısına inanmak gerekir. Siz başarılı olmak için elinizden geleni yapmalısınız. Şansınız ve kısmetiniz de varsa emeklerinizin karşılığı başarıyı size getirir.
- Kendinize güvenin. Kendine güvenmesini beceremeyenlerin başarılı olma şansları yok denecek kadar azdır.
- Dinlemesini bilin. Susmasını bilin. Çok dinlemekten değil çok konuşmaktan kaybedersiniz. Çoğu zaman sustuğunuz için değil, cevap verdiğiniz için pişman olursunuz.
- Aldığınız bilgileri, gördüklerinizi, duyduklarınızı beyninize nakış işler gibi işlemelisiniz. Algıladığınız bilgilerin sentezini yapıp kendi hedefinizi kendiniz bulmalısınız.
- Her beyin üretken değildir. Başarılı olan insanların beyni üre6tken olur. Muvaffakiyet üretken olmakla başlar.
- Üniversite sırasında staj yapmanın çok faydası vardır. İş hayatına atılmadan önce part-time iş imkanları araştırıp çalışın.
- İşini sevmeyen, işini benimsemeyen insan işinde başarılı olamaz. İşini seven, onunla yatıp, onunla kalkan, muvaffakiyete herkezden çok yaklaşır.
- Hayatta muvaffak olmak için iş hayatınız ile aile hayatınızı birbirinden ayrı tutmanız gerekir. Genç yaşlarda iş hayatınızı aile hayatınızın önünde düşünmelisiniz. İş hayatınızı daima ön plana almalısınız. Önce iş diyerek hareket etmelisiniz.
- Başarılı olmak için fedakarlık yapmak gerekir. Fedakarlık yapmaya hazır değilseniz, başarılı olmaya da hazır değilsiniz demektir. Başarı için fedakarlık yapmanız gereken sahalar birhayli fazladır. Aile hayatınızdan fedakarlık, sosyal yaşantınızdan fedakarlık, kişisel zevklerinizden fedakarlık, dostlarınızdan fedakarlık, sevdiğiniz uğraşlarınızdan fedakarlık, sağlığınızdan fedakarlık… Bu fedakarlıkların dengesi çok hassastır. Dengeyi kaçırmadan fedakarlıkları yapabilirseniz başarınızın tadına varırsınız. Dengeyi kaçırırsanız, işkolik olursunuz ve bir dönem sonra sadece iş başarıları sizi mutlu etmemeye başlar. İş dışında sizi mutlu edecek ilişkileri ve düzeni de aşırı fedakarlıklarınız nedeniyle önceden ihmal etmiş olduğunuzdan hayatta kendinizi yalnız ve tatmin olmamış hissedebilirsiniz. Fedakarlıkları yaparken aşırıya kaçmayın. Her konuda olduğu gibi fedakarlık konusunda da dengeyi muhafaza edin.
- Muvaffakiyetin sırrı tercihleri iyi ve doğru yapmaktan geçer. Hayatınız boyunca önünüze değişik imkanlar ve alternatifler çıkacaktır. Bunlar arasından sizin için iyi ve doğru olanları tercih etmek zorundasınız. Bu tercihleriniz sırasında ne kadar az yanlış yapar ve az yanılırsanız başarılı olama şansınızı da o derece çoğaltmış olursunuz.
- Museviler evlerinde iş konuşur. Her an işleriyle yaşarlar. Aile içinde bile iş konuşurlar. Musevilerin iş hayatında başarılı olmalarının önemli nedenlerinden biri de yaptıkları işi benimsemeleri, ona dört elle sarılmaları, her an işleriyle yaşamaları ve tüm aile fertleriyle bir ekip olarak işlerine sahip çıkmalarıdır.
- Bir şirkette işiyle yatıp kalkan ve uyumayan yeterli sayıda yönetici yoksa o şirket başarılı olamaz.
- Napolyon dünyada muvaffak olmanın sırrı para, para, para demiş. Bence yeni dünyada muvakkak olmanın sırrı, üretim, üretim, üretim ve takip, takip, takip. Bunları yaparsanız muvaffak olursunuz.
- Başarılı bir yönetici olarak yetişmek, kendinize imkanlar yaratmak ve önünüze çıkan kapıları kolayca açabilmek istiyorsanız iyi bir eğitim almaya önem verin. Hangi lise, hangi üniversite olursa olsun demeyin. En iyisinde okumak için çaba sarfedin. Sağlam, kaliteli, itibarlı, bilinen, güvenilen eğitim kurumlarından mezun olabilirseniz rakiplerinizden daha önde olabilecek imkanları yakalayabilirsiniz.
- Hayatta başarılı olmak kadar başarılı kalabilmek de önemlidir. Başarılarınız devamlı olmalıdır. Başarılarınızın devamlılığını sağlamak için ise daima kendinizi yenilemelisiniz. Yeniliğe açık, yenilikleri takip eden, yenilikleri uygulamasını bilen bir yönetici olmalısınız. Her zaman yaptığınız işin daha iyisi nasıl yapılır diye düşünmelisiniz.
- Tasarruf etmesini bilmelisiniz. Para ve varlık kolay kazanılmaz, kolay kaybedilebilir. Hesapsız harcamalar yapmayın.
- Başarılı bir yönetici olmak istiyorsanız çalışkan olmak zorundasınız. Tembel bir insandan değil başarılı bir yönetici, başarısız bir yönetici dahi olmaz. Zira tembel insanı kimse yönetici yapmaz. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün en önemli nedenlerinden biri çalışkan olmamak ve hazırdan yemek olmuştur. Atatürk o dönemlerde Türk milletinin çalışkan olmadığını bile bile milletini onöre etmek ve çalışkanlığı aşılamak için gençliğe hitabesinde “Türk Milleti Çalışkandır” ifadesini kullanmıştır. Her gece yatağınıza yattığınızda kendinize sorun “Ben bugün ne yaptım? Ülkem için ne yaptım? Şirketim için ne yaptım? Ailem için ne yaptım? Çevrem için ne yaptım? Kendim için ne yaptım?” Vereceğiniz cevaplardan tatmin olup huzur içinde uyuyabilmeniz için çok çalışmanız gerekir.
- Sabırlı olun. Çabuk köşe dönme fikri iyi değildir. Unutmayın, çabuk gelen çabuk gider.
- Hayatta saklanması en zor olan şey paradır. Ömür boyu sürdürebileceğinizden emin olmadığınız bir yaşam standardı içinde olabilmek için harcama yapmayın. Yaşayacağınız ev, kullanacağınız araba, takacağınız takınız, saatiniz, giyiminiz, tatiliniz, eş dost grubunuz, eğlenceniz hep ömür boyu yapabileceğiniz ve devam ettirebileceğiniz standartta olmalıdır. Bugün param var bir Jaguar alabilirim deyip almayın. Bugün Jaguar alırsam ömür boyu Jaguar gibi bir araba kullanmanı sağlayacak, kaybolmayacak, garantili ve devamlı birikimimim var mı diye kendinize sorun. Lüks harcamalarınızı, pahalı hobilerinizi ömrünüzün sonuna kadar o çizgiyi tutacağınızı garanti edince yapın. Allah kimseyi gördüğünden eksik etmesin!
- Gençler tecrübeyi ucuz almalı. Pahalı tecrübeden kaçmalı. Başarılı olabilmek için doğru karar verebilmek gerekir. Doğru karar vermek için ne mi gerekir? Doğru karar vermek için tecrübe gerekir. Tecrübe nasıl mı kazanılır? Tecrübe yanlış karar vererek kazanılır! Yanlış kararların bir bedeli vardır. Bu bedeli daha önce birileri yanlış karar vererek ödemiş olabilir. Siz de aynı tecrübeyi aynı bedeli ödeyerek kazanmak yerine bu tecrübeyi yaşamış kişleri bulup onlarla konuşun. Onların tecrübelerinden yararlanın. Tecrübeyi ucuz alın.
- Bir işe başlamadan önce muhakkak iyi etüd edin. Araştırmacı olun. Detaylı araştırma yapmadan bir işe girmeyin. Eskiden bir yere ev yapmadan önce bir kış bir de yaz geçirirlerdi. Rüzgar nereden eser? Güneş nereden gelir? Kar ve yağmur yağınca neresi dolar? Her şeyi etüt ederlerdi. Evin planlarını bu bilgilere göre yaparlardı. Evi bu bilgilere göre konumlandırırlardı. İstanbul’daki Ceylan oteline gidin bakın. Giriş kapısını yanlış yere koymuşlar. Binanın en çok rüzgar alan bölgesine giriş kapısı koymuşlar. Kapıdan içeri girene kadar saçınız başınız uçar. Hanımlar eteklerini mi saçlarını mı tutacaklarını şaşırırlar. Plansız ve yetersiz inceleme yapmadan alınan kararların doğuracağı zararları telafi etmek güç olabilir. Bu nedenle adım atmadan önce araştırmanızı iyi yapın.
- İş hayatınızda kıskanç olmayın. Paylaşmasını bilin. Kafanızdakileri bir başkasıyla paylaşmasını öğrenin. İnsan kafasındakini bir başkasına verirse kafanızdaki boşalacak o yere daha değerli ve sizin için daha önemli olan bir başka şey koyabilirsiniz. Daha fazla güçlenirsiniz.
- İşinizden sakın kopmayın. Ön planda işiniz gelir. Bunu unutmayın. İşinizin önüne hiçbir şeyin geçmesine müsaade etmeyin.
- Profesyonel olarak çalıştığınız iş yerlerinde maaşlı memur gibi değil, o yerin sahibiymiş gibi çalışın. Size emanet edilmiş değerleri koruyun. Şirketinizin değerini arttıracak çalışmalar yapın.
BİR ANI
“Oxford Mezunu”
Oxford Üniversitesi Rektörünün bir mezununa verdiği anlamlı cevabı hiç unutamam.
Türkiye’de Maliye Bakanlığı yapmış bir arkadaşımla birlikte mezun olduğu Oxford Üniversitenin rektörünü ziyarete gitmiştik. Kelli felli üç adam oturduk sohbete başladık. Oradan buradan konuşmalar yaparken arkadaşım çok heyecanlandı. Üniversitesinden aldığı eğitimden o kadar çok memnun kalmış rektöre bu memnuniyetini belli etmek istedi. “Sayın Rektörüm. Bugünkü bulunduğum mevkimi sizin Üniversitenize borçluyum. Bana her şeyi veren bu mükemmel üniversite sayesine iyi bir yönetici oldum, iyi bir devlet adamı oldum, başarılı bir insan oldum. Size canı gönülden çok teşekkür etmek istiyorum” dedi. Rektör tebessüm etti. “Bana teşekkür etme” dedi.
“Asıl biz size teşekkür etmeliyiz. Siz kendinizi o kadar iyi eğitmişsiniz ki sizin başarılarınız ile okulumuzun adı ve itibarı da büyümekte. Biz üniversitemize talebe alırken zaten ince eler sık dokuruz. Başarılı olma potansiyeli yüksek olan insanları seçeriz. Sizler sayesinde okulumuz da iyi bir okul olma özelliğini sürdürür. Ben size canıgönülden teşekkür ederim!”
BİR FIKRA
“DEMİRCİ USTASI”
Beldenin birinde meşhur bir demirci ustası varmış. Şanı bütün ülkeye yayılmış. Ülkenin önemli bütün kiliselerinin çanlarını ona döktürürlermiş. Hiç bir demirci ustası onun kadar titreşimi uzun süren ve kulağa sesi hoş gelen çan yapamazmış.
Aradan yıllar geçmiş. Meşhur demirci ustası yetmiş yaşına gelmiş. Artık yaşlandım bu işi bırakayım demiş. Yanında kırk yıldır çalışan çırağını yanına çağırmış. Ben artık emekli oluyorum, istersen sen bu dükkanda demir işleri yapmaya devam et demiş.
Gel zaman, git zaman çırak ufak tefek demir işlerini kendi başına yapmaya başlamış. Günlerden bir gün çırak ülkenin en büyük kilisesi için bir çan yaptırılmak istendiğini duymuş. Çok heyecanlanmış. Emekli olan ustasının yanında kırk yıl çalışıp bir çok meşhur kilisenin çanını birlikte yaptıkları için bu önemli göreve talip olmuş. İşi almış. Günlerce çalışıp çabalayıp çanı bitirmiş. Çanı kilise kulesine çıkartıp asmışlar. Çanın sesini merak eden insanlar etrafta toplanmış. Büyük bir heyacanla çanın ipinin çekilmesini beklemeye başlamış. Yerleştirme işleri bitince çırak büyük bir güçle ipe asılmış.
Tokmak çana değer değmez büyük bir “tannnnn” sesi çıkmış. Ahali alkışlamaya başlamış. Ancak o da ne! İlk tan sesinden sonra ses yankılanacağına “tık” diye acayip bir ses ile kesilmiş. Bir daha ipi çekmiş. Yine aynı ses “tık”. Meşhur ustanın yaptığı eski çanların sesine benzer ses çıkmamış!
Çan yerinden sökülmüş. Çırak yeniden uğraşıp yeni baştan bir çan daha imal etmiş. Bu çanı da götürüp takmış. İpi çekmiş. Yine “tık” diye yankılanmayan bir ses duyunca başından aşağı kaynar sular dökülmüş. Çanı yine sökmüşler. Üçüncü defa yeniden bir çan yapmadan çırağın aklına eski yaşlı ustası gelmiş. Ustama gidip niçin yaptığım çandan düzgün ses çıkmıyor diye sorayım demiş.
Yaşlı ustasını bulmuş. Ustam senin yanında kırk yıldır birlikte çan yaptık. Her şeyi öğrendim. Sen ne yaptıysan ben de bu çanı yaparken yaptım. Senin yaptıklarının aynısını ben de yaptım. Niye benim çanımın sesi seninkilere benzemedi? Yaşlı usta tebessümle cevap vermiş.
“Doğrudur yanımda kırk yıl çalıştın. Hep beni izledin. Her şeyi öğrendiğini zannettin. Evladım sen her şeyi öğrenmedin! Hatırlar mısın çanı bitirmeden önce en son yaptığımız şey ona su vermekti. Bunu yapmak için sen ateşi iyice kızdırırdın. Birlikte çanı büyük maşamızla kıskaca alıp ateşin üzerine oturturduk. Sıkı sıkı maşayı tutardık. Çan kıpkırmızı olduğunda ben sana oğlum çok susadım bana gidip içerden bir bardak su getirir misin derdim. Sen de maşayı bana bırakıp gidip bir bardak su getirirdin. İşte sen gittiğinde ben maşayı gevşetirdim. Maşayı gevşettiğimde maşanın çana temas ettiği iki nokta da su alırdı. Böylece tüm çanda su almamış hiçbir yer kalmazdı. Çan mükemmel ötecek duruma gelirdi. Sonra maşayı tekrar sıkardım. Sen içeri geldiğinde beni bıraktığın gibi maşayı sıkarken görürdün. Unutma evlat! Mükemmellik bazen teferruatta gizlidir. Her işin bir püf noktası vardır!”