Özgeçmiş

İbrahim Bodur, 1928 yılında Çanakkale’nin Yenice kasabası Nevruz köyünde doğdu. İlkokulu Yenice’de liseyi Balıkesir’de bitirdikten sonra Robert Kolej’de İş İdaresi ve Ekonomi eğitimi (1950) gördü. Amerika’da North Carolina Üniversitesi’nde marketing konusunda master (1951) yaptı. 1952 yılındaEdirne Kağıt İplik Fabrikasında iş yaşamına atıldı. 1957 yılında Kale Grubu Şirketleri’nin temelini oluşturan Türkiye’nin ilk fayans üreticisi Çanakkale Seramik’i, 1972 yılında da Türkiye’nin ilk yer karosu üreticisi olan Kalebodur’u kurdu.

Kişisel olarak bir çok ekonomik ve sosyal hizmetlerde bulunan İbrahim Bosdur, T. Odalar Birliği Genel Kurul Başkanlığı, Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği, Sanayi Kurulu Başkanlığı, İstanbul Sanayi Odası’nda 1975-1976 yılları arasında Meclis Başkan Yardımcılığı, 1978’den başlayarak 1991 yılına kadar kesintisiz Meclis Başkanlığı yapmıştır.İbrahim Bodurayrıca Türk İtalyan İş Konseyi Başkanlığı, TÜSİAD, İKV ve DEİK gibi ülkemizde sınai ve ekonomik önemi haiz kuruluşların kurucusu olup yönetimlerinde önemli görevler üstlenmiştir.

Türkiye’nin Çekoslavakya ve İtalya ile olan ekonomik ve sosyal ilişkilerinin gelişmesinde büyük katkı sağlayan Bodur, Çekoslovak ve İtalyan Devlet nişanlarıyla da taltif edilmiştir. Eğitim, bilim ve kültüre yaptığı katkılarından dolayı İbrahim Bodur’a Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Çanakkale’deki 18 Mart Üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı verilmiştir.

Ayrıca İbrahim Bodur’a, bilim, sanat, eğitim, kültür, ve sanayi alanlarında ülkesine yaptığı katkılardan dolayı 27 Ekim 1997 tarihinde Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel tarafından “Üstün Hizmet madalyası” ile onurlandırılmıştır.

İbrahim Bodur evli olup, Zeynep adında bir kızı vardır. Bodur, İngilizce bilmektedir.

23 Mayıs 2016 tarihinde 88 yaşında vefat etti. Cenazesi Fatih Camii’nde kılındıktan sonra Kaleseramik Fabrikaları Camii’nde öğle namazına müteakiben Nevruz köyü Bodur Aile Kabristanına defnedildi.

Kulağınıza Küpe Olsun

YAP ve YAPMALAR

Genç Yöneticiler!

Aşağıdaki öğütlerim kulağınıza küpe olsun.

  1. Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın. Çünkü onlar sizi bir ağacın kökleri
    gibi ayakta tutacaktır.
  2. Hürriyetin kaynağı akıl, mesuliyetin kaynağı ise vicdandır. Kazancının akıl
    muhasebesini yapan insan, sorumluluklarının da vicdani muhasebesini
    yapmalıdır.
  3. Topluma ve ülkesine yaralı insan, hürriyet ve mesuliyet arasındaki dengeyi
    sağlayabilen insandır.
  4. Dostluğa ve dostlarınıza zaman ayırın. Onlarla paylaştığınız anlar yaşamınızı
    değerli kılacaktır.
  5. Sevginizi ve değerlerinizi paylaşın. Paylaştıkça kazanımlarınız artacaktır.
  6. Vefa duygunuzu muhafaza edin. Vefanız dostluklarınızı ve sevginizi
    geliştirecek, ömrünü uzatacaktır.
  7. Çalışmak ibadettir. Yaptığınız her işi, ciddiyet ve sorumlulukla yerine getirin.
  8. İnsanlığa değer katmak istiyorsanız, işe önce kendinizden ve çevrenizden
    başlayın. Kendinize, ailenize ve topluma yaralı olmadan, insanlığa yaralı
    olamazsınız.
  9. İnançsız, güvensiz ve duygusuz insanın ne kendine ne de topluma yararı olamaz.
  10. Geriye bakıp övünmekle değil, ileriyi görüp cesaretle koşmakla menzile
    ulaşırsınız.
  11. Manevi değerler, örf ve gelenekler toplumun mayası, birliğin temel taşlarıdır.

 

Hoşuma giden güzel sözler:

GÜZEL SÖZLER

  1. Savaş alanında kazanılmış zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça zafer sayılmazlar. M. Kemal Atatürk
  2. Cennet Anaların ayakları altındadır. Hz. Muhammed (S.A.V.)
  3. Bir olalım, biri olalım, diri olalım. Yunus Emre
  4. Boş lakırdı karın doyurmaz.
  5. Kuzusuna kıymayan kebap yiyemez.
  6. Lokma çiğnemeden yutulmaz.
  7. Mal adama hem dost hem düşmandır.

 

BİR FIKRA

ÖMÜRDEN SAYMAYIZ

Bir gün dervişin biri, bir köyün mezarlığı yanından geçerken bir şey dikkatini çekmiş. Mezarlıktaki bütün mezarların üzerindeki taşlarda “Beş Yıl Yaşadı”, “Üç Yıl Yaşadı”, “Sekiz Yıl Yaşadı” gibi yazılar görmüş. Köye varmış. Köylüler dervişi köy odasında misafir etmiş. Yemek yenilip sohbet başlayınca derviş köyün ileri gelenlerine sormuş:

“Merak etttim. Köye gelirken mezarlıktan geçtim. Mezarlıkta bir şey dikkatimi çekti. Bütün mezar taşlarında üç yıl yaşadı, beş yıl yaşadı, sekiz yıl yaşadı yazıyor. Oysa bu mezarların çoğu yıllar boyu yaşamış, ihtiyarlamış ve vefat etmiş insanlara ait. Niçin böyle yazılmış bunun nedenini çok merak ettim” demiş.

Köyün ileri gelenleri cevap vermişler:

“Biz ömrümüzü dostlarımızla, sevgiyle ve mutlulukla bir arada geçirdiğimiz zamanla değerlendiririz. Diğer zamanları ömürden saymayız!”